Aslında biz ona nebat-ı hayat demeliyiz ki efkârı umumda zatına duyulan hürmet nesillerin dimağıma kazınsın. Keza o şairin, edibin, yolcunun, düşkünün, yalnızın biricik yoldaşıdır. Vefada ve tevazuda muadiline rastlanmamıştır. Hiçbir kasta, sosyal sınıfa müntesip değildir o. Hep yanı başımızda keyfimizin ve kederimizin vefalı dostudur. O doğrudan tabiatı kadar tabii, tabii insan kitlelerinin her anına değer ve lezzet katan nebat-ı hayattır. Dosta çağrı sevgiye sevgiliye davettir. Rengini sevginin kalbinden almıştır. Gülü de kıskandırır laleyi de. Adına şiirler yazdırmış methiyeler dizdirmiştir. Mahpusa şifa mahkûma devadır. Buğulu bir camın arkasından ariflere yağmuru seyrettiren böyle bir şerefe nail olmuş başka bir içecek tarih sayfalarında yer almamıştır. O söyletir ve o yazdırır içimizden geçenleri. Onun ruhuna vakıf olanlar onsuz yapamazlar ve bilirler ki onsuz olmak düşünülemez. Şöyle ki o ermiş kimseler o nebatı mübarekenin bir an olmadığını, yaratılmamış olduğunu akıllarına düşürecek olurlarsa hemencecik tövbe istiğfar ederek rablerinden af dilerler.
Evet, o ariflerin beş kutsalından biridir ki o olmayınca diğerleri asla kendilerini mesrur ve tamam hissedemezler. Onlar da bilirler ki ancak onunla tamam olur kâmillerin dost meclisi. Bu sebepler mucibince ahde vefa için o nebatı mübarekenin demlenmesinde gereken itina muhakkak surette gösterilmelidir. Şöyle ki arifler kişi onu mutlaka kaynak suyu kullanarak demlemelidir. Onun tabiatına halel getirecek ucube bir çaycıda ve yahut şanına yakışmayacak bir çaydanlıkta demlememelidir. Demleme sırasında büyük bir dikkat gösterilmeli hususen suyun fokurdayarak kaynadığına emin olunmalıdır. Suyun fokurdaması dindirildikten sonra o mübareke usulca demlikteki suyun üzerine atılmalı, şişirilmeli fakat katiyen patlatılmamalıdır. Çaykur Tekkesi’nin mübareği demleme hususundaki tebliği uyarınca çeyrek saat dinlenmeye bırakılmalı ve servis hazırlığına başlanmalıdır.
O mübarek servis edilirken yine büyük bir dikkat gösterilmeli saygı sevgi ve metanetle şanına yakışır bardaklara doldurulmalıdır. Doldurma sırasında köpürtülerek haysiyeti çiğnenmemeli, adına kupa denilen animatik sürahimsi kulplu obruklara doldurularak şahs-ı maneviyesi incitilmemelidir.
Hassetsen bilinmelidir ki o mübarek elektrikli çaycı ile sanayi devriminden beri düşmandır. Yine bilinmelidir ki o tüp alevi ile de oldukça mesafelidir. Bu yüzdendir ki ruhunu açık edemez açık etmez. Ve bu yüzden nadan kişiler asla onun ruhuna kâmil manada vakıf olamamışlardır. O şahs-ı manevisi mucibince doğadan toplanmış odunların ateşiyle mesrur ve maşuktur. Hatta o odun ateşinin kor haline âşıktır. Bu hal üzere husule gelen murad öyle bir fenadır ki kahve denilen riyakâr bu fena dergâhına asla yüz sürememiş bu arifler ceminin manevi hazzını tatmaya asla nail olamamıştır.
Bu cümleden olarak, büyüklerden Piri Mukim Fakrullah Bığarî Hazretleri çay ile nam bu mübareği iman arttırıcı ve iman tazeleyici olarak tasvir ve tespit etmiştir. Şöyle der Fakrullah Hazretleri; o mübareği elektrikli çaycıdan içenler mahkûmdurlar. O mübareği tüpte demleyip içenler mahzundurlar. Ancak o mübareği odun ateşinde ille de kor ateşte demleyip içenler memnun ve bahtıyardırlar. Eriştikleri fenada kat’a dönmek istemezler.
Ve yine Fakrullah Hazretleri, çay içmeyen insana şüphe ile yaklaşmak gerektiğini, ve çokça emin olunamayacağı öğüdünü buyurmuşlardır biz fakirlere… J))
Mehmet Hanifi ARSLAN
YORUMLAR