Özge Toktaş

Özge Toktaş

Beslenme ve Diyet Uzmanı

  ALZHEMİR HASTALIĞINDAN KORUNMADA BESLENMENİN ROLÜ

18 Aralık 2021 - 19:34


                         
İlk olarak 1906 yılında Alman nöropatolog Alois Alzheimer tarafından tanımlanan Alzheimer hastalığı nöral yapılarda ilerleyici hücre kaybıyla karakterize hafıza kaybı tablosudur. Bilişsel işlevlerde ve günlük yaşam etkinliklerini sürdürme becerilerinde azalma, davranışsal değişimler ve psikiyatrik belirtiler ile kendini göstermektedir. Yaşam kalitesinin büyük ölçüde azalmasına ve sonunda ölüme neden olmaktadır. Dünya genelinde 2010 yılı için 35,6 milyon demanslı birey bulunduğu saptanmış olup bu sayının önümüzdeki her 20 yılda iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir .Yapılan çalışmalar sigara kullanımı ve diyabet, depresyon, kardiyovasküler hastalık varlığının Alzhemir riskini arttırdığını, antiinflamatuvar tedavi yaklaşımının ise bu hastalarda Alzhemir ilerleyişini ve bilişsel gerilemeyi azaltacağını bildirmektedir.
Risk Faktörleri
Alzhemir’da genel olarak kabul edilmiş risk faktörleri yaş, kadın cinsiyet ve aile öyküsü olarak belirtilmiştir. Hipertansiyon, diyabet, dislipidemi gibi bazı kronik hastalıklar, düşük eğitim seviyesi, düşük sosyoekonomik düzey, demir, alüminyum, kurşun ve bakır gibi toksik maddelere maruz kalmak, östrojen eksikliği, menopoz, inflamasyon, oksidatif hasar, beslenme yetersizlikleri, homosistein yüksekliği, vitamin B12 eksikliği, hipotiroidi, inme gibi çok sayıda risk faktörünün de Alzhemir’nın meydana gelmesinde etkisi olabileceği düşünülmektedir. Bu risk faktörlerinden diyabet, hiperlipidemi, artan yaş ve sigara kullanımının AH riskini arttırdığı, akdeniz diyeti, yeterli folik asit alımı, düşük miktarda alkol alımı, bilişsel ve fiziksel aktivitenin AH riskini azalttığı yapılan çalışmalarla desteklenmektedir.
Oksidatif stres, hücre ve mitokondri zar sistemlerinde lipid peroksidasyonuna neden olarak sağlıklı sinirsel faaliyetlerde olması gereken mitokondri işlevleri, enerji üretimi, sinaps işlevleri, sinyal iletimi vb. etkinliklerin bozulmasına yol açarak AH ilerlemesini hızlandırabilir.Bu sebeple oksidatif stres hasarını önlemek için antioksidan vitaminler ve fitokimyasalların kullanımı önerilmektedir.
Kalp hastalıkları için de yüksek risk faktörü olan homosistein seviyelerinin yüksek olması AH ile ilişkili bulunmuştur.Bu sebeple yetersizlikleri varlığında, başlıca folik asit olmak üzere B6, B12 vitaminlerinin kullanımının AH riskinin azalmasında uygun olduğu düşünülmektedir.
Alzeimer hastalığının önlenmesi ve tedavisinde beslenme ve besin öğelerinin önemli rolleri bulunmaktadır.

ALZHEİMER HASTALIĞINDA KORUYUCU BESİN ÖĞELERİ

  • Akdeniz diyetin birçok kronik hastalıkta düşük mortalite ve morbidite sağladığı için sağlıklı diyet modeli olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu diyet şeklinin Alzhemir prevelansını azalttığı belirtilmiştir. Bunun nedeni; Akdeniz diyetinde oksidatif stresi azaltıcı etkileri bulunan vitamin E, vitamin C ve karotenoidlerin yüksek miktarda bulunmasıdır.
  • Akdeniz diyetinde fazla miktarda bulunan sebze ve meyvelerin yüksek antioksidan içeriği sayesinde beyni nöronal hasardan koruduğu bilinmekte ve ayrıca diyetle alınan antioksidan vitaminlerin, reaktif oksijen ve nitrojen türleri gibi reaktif moleküllerin zararlı etkilerini azalttığı belirtilmektedir.
  • Yapılan bir çalışmada, Alzhemir olan bireylerin plazma total antioksidan kapasitesi sağlıklı bireylere göre düşük bulunmuştur.Bu nedenle antioksidan maddeler Alzhemir bulunan bireylerde psikolojik fonksiyonun korunması, hücresel oluşumun devam etmesi için önemli rol üstlenmişlerdir.
  • Vitamin desteklerinden B vitamini ve E vitamini desteğinin hafif ve orta seviyede olan Alzhemir’da bilişsel fonksiyon kaybını azalttığı saptanmıştır
  • Diyette mikro besin ögelerinin eksik olması sonucunda yaşa bağlı gelişen dejeneratif hastalıkların oluşumunun arttığı görülmektedir.
  • Karotenoidler kimyasal yapılarına göre karotenler ve ksantofiller adlı iki gruba ayrılırlar. Her iki karotenoid grubu da serbest radikallerden koruyucu, hücreler arası iletişimi geliştirici ve bağışıklık sistemini güçlendirme gibi olumlu özelliklere sahiptir.
  • D vitamininin kemik, kalsiyum ve fosfor metabolizması üzerindeki etkisinin yanı sıra psikolojik işleyişin ve santral sinir sisteminin korunmasında da rolü bulunmaktadır.Yaşlılarda düşük plazma D vitamini düzeyi, bilişsel fonksiyonlarda azalmaya neden olmaktadır.
  • E vitamini yağda çözünen, antioksidant bir vitamindir. E vitamininin α-tokoferol formu, insan dokularında bulunma sıklığı ve biyoyararlılığı en çok olandır.Güçlü bir antioksidan olan E vitamini AH başlangıcını geciktirme ve Alzhemir olan bireylerde bilişsel fonksiyon kayıplarını önleme özelliklerine sahip bir vitamin olarak tanımlanabilir.
  • Plazma B grubu vitaminlerindeki eksiklikler bilişsel fonksiyon bozukluklarının sebeplerinden biri olarak gösterilmektedir.B12 vitamini ve folik asit alımının yetersizliği sonucunda plazma homosistein seviyesindeki artış sağlıklı yaşlılarda kognitif bozukluklara neden olur. Yaşlı nufusta hafıza kaybında plazma homosistein seviyesindeki artışın ilgili olduğu düşünülmektedir .
  • Alzhemir olan bireylerde sağlıklı bireylere göre homosistein düzeyleri daha yüksek bulunurken; plazma folik asit ve vitamin B12 düzeylerinin daha düşük olduğu görülmüştür.B kompleks vitamin desteğinin AH’nın başlangıcını geciktirdiği ve ilerleyişini yavaşlattığını yaptıkları bir çalışmada göstermişlerdir.
  • Selenyum önemli bir esansiyel elementtir ve seleneprotein oluşumunda rol oynar. Selenoproteinler fosfolipidhidroperoksitleri azaltarak ve LDL-kolesterol oksidasyonunu önleyerek antioksidan özellik gösterirler.Sığır eti, tavuk, balık, yumurta ve buğday selenyumdan zengin besinlerdir. Ancak bu besinlerdeki selenyum miktarı yetiştikleri bölgenin topraklarındaki selenyum miktarına göre değişiklik gösterebilmektedir. Selenyumun miktarının ve biyoyararlılığının en yüksek seviyede olduğu besin olarak bilinen brezilya fındığı çeşitli çalışmalara konu olmuştur.
  • Brezilya fındığı tüketimi, AH olan bireylerde plazma selenyum seviyesini arttırdığı ve bu sayede bilişsel fonksiyonların devamlılığını sağladığı için yeni bir koruyucu beslenme yaklaşımı olarak nitelendirilebilir
  • Doymuş yağ ve trans yağların tüketiminin AH riskini arttırdığı, balık yağı ve çoklu doymamış yağ asitleri tüketiminin ise AH riskini azalttığı düşünülmektedir.
  • Pantotenik asit (B5 vitamini) karbonhidrat, lipit metabolizmaları ile nörotransmitter sentezinde görevlidir. Aynı zamanda bu durum nöronal fonksiyon ve kognitif sürecin devamlılığı, nörotransmitter sentezi ve enerji metabolizması ile bağlantılı olduğu için Alzhemir’nı önlemede etkilidir.
  • Yeşil çayda bulunan polifenollerden kateşinin nöroprotektif etkisi olduğu bilinmekte ve antioksidan özelliğe sahip olan melatoninin nörodejenerasyona karşı koruyucu etkisi bulunduğu belirtilmektedir.
  • Zerdeçalın en aktif olan ve toksik olmayan bileşeni kurkumin bir polifenoldür. Bu özelliği ile antioksidan aktivite, çeşitli kanserler, antilipidemi, öğrenme ve sözel hafızada etkileri, Parkinson hastalığı, gastrointestinal hastalıklar, Alzheimer hastalığı gibi sağlık sorunlarında koruyucu ve tedavi edici etkiye sahiptir. Ayrıca kan beyin bariyerini geçme özelliğine de sahiptir.Zerdeçalın aktif bileşeni olan kurkuminin, Alzheimer hastalığına karşı antioksidan proteinlerin üretimini sağlayan genin dönüşümü ile koruma sağladığı gösterilmiştir.
  • Bir silme tatlı kaşığı zerdeçalın içinde ortalama 30-90 mg kurkumin bulunmaktadır. İnsanlarda 12000 mg/gün’ a kadar kurkumin tüketilmesinin iyi tolere edildiği bulunmuştur.



 

YORUMLAR

  • 0 Yorum